Allahın 99 ismi nelerdir?
Allah’ın isimleri.Allah(c.c) ‘ın 99 ismi (Esma-ül Hüsna)
اَللّٰهْ Allah: Varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan zâtın husûsî ve en kapsamlı ism-i şerifi.
اَلرَّحْمٰنُ er-Rahmân: Bütün mahlûkâta merhamet eden, hepsine de nîmetler veren.
اَلرَّح۪يمُ er-Rahîm: Pek ziyâde merhamet edici, bilhassa mü’minlere rahmet eden.
اَلْمَلِكُ el-Melik: Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi.
اَلْقُدُّوسُ el-Kuddûs: Hatâdan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten münezzeh/çok uzak ve pek temiz.
اَلسَّلَامُ es-Selâm: Her çeşit ârıza ve hâdiselerden sâlim kalan, her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran, Cennet’teki bahtiyar kullarına selâm eden.
اَلْمُؤْمِنُ el-Mü’min: Gönüllerde îman ışığı yakan, kendine sığınanlara eman verip onları koruyan, rahatlatan, güven veren, vaadine güvenilen.
اَلْمُهَيْمِنُ el-Müheymin: Kâinâtın bütün işlerini gözetip yöneten ve koruyan.
اَلْعَز۪يزُ el-Azîz: Yenilmeyen yegâne gâlip.
اَلْجَبّٰارُ el-Cebbâr: Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, yaratılmışların hâlini iyileştiren, irâdesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan, hüküm ve iradesine karşı gelinmek ihtimali bulunmayan.
اَلْمُتَكَبِّرُ el-Mütekebbir: Her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren, azamet ve yüceliğini izhâr eden.
اَلْخَالِقُ el-Hâlık: Her şeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, hâdiseleri tayin ve tesbit eden ve ona göre yaratan, yoktan vâr eden.
اَلْبَارِئُ el-Bâri’: Eşyâyı ve her şeyin âzâ ve cihazlarını birbirine uygun bir hâlde yaratan, bir örneği olmaksızın canlıları yaratan.
اَلْمُصَوِّرُ el-Musavvir: Tasvîr eden, her şeye bir şekil ve hususiyet veren.
اَلْغَفَّارُ el-Ğaffâr: Mağfireti pek bol olan. Dilediği kullarını da günahlardan koruyan.
اَلْقَهَّارُ el-Kahhâr: Her şeye, her istediğini yapacak surette gâlib ve hâkim.
اَلْوَهَّابُ el-Vehhâb: Çeşit çeşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran. Her zaman, her yerde ve her şeyi karşılık beklemeden çok çok ve bol bol veren.
اَلرَّزَّاقُ er-Rezzâk: Yaratılmışlara, faydalanacakları şeyleri ihsân eden, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren.
اَلْفَتَّاحُ el-Fettâh: Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, iyilik kapılarını açan, hakemlik yapan.
اَلْعَل۪يمُ el-Alîm: Her şeyi hakkıyla ve çok iyi bilen.
اَلْقَابِضُ el-Kâbıd: Sıkan, daraltan, rızkı daraltan, canlıların rûhunu alan.
اَلْبَاسِطُ el-Bâsıt: Açan, genişleten, rızkı bollaştıran, ruhları bedenlerine yayan.
اَلْخَافِضُ el-Hâfıd: Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan, zillete düşüren.
اَلرَّافِعُ er-Râfi’: Yukarı kaldıran, yükselten, yücelten.
اَلْمُعِزُّ el-Mu’izz: İzzet ve şeref veren, ağırlayan.
اَلْمُذِلُّ el-Müzill: Zillete düşüren, hor ve hakîr eden.
اَلسَّم۪يعُ es-Semi’: Hakkıyla işiten.
اَلْبَص۪يرُ el-Basîr: Hakkıyla gören.
اَلْحَكَمُ el-Hakem: Hükmeden, hakkı yerine getiren, hükmünü eksiksiz icrâ eden.
اَلْعَدْلُ el-Adl: Mutlak adâlet sahibi, aşırılığa meyletmeyen.
اَللَّط۪يفُ el-Latîf: En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen en ince şeyleri yapan, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan.
اَلْخَب۪يرُ el-Habîr: Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan.
اَلْحَل۪يمُ el-Halîm: Suçluların cezâsını vermeye gücü yettiği hâlde onlara yumuşak davranan ve cezâlarını geriye bırakan. Allah, gazabda acele etmez, mühlet verir, yaptıklarına pişman olup tevbe edenleri affeder, ısrar edenler hakkında ise artık hüküm kendisine kalmıştır.
اَلْعَظ۪يمُ el-Azîm: Bütün büyüklüklerin sâhibi. Zâtının ve sıfatlarının mâhiyeti anlaşılamayacak kadar ulvî.
اَلْغَفُورُ el-Ğafûr: Mağfireti çok olan, bütün günahları bağışlayan. Allah, istediği kusurları insanların gözünden gizlediği gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler.
اَلشَّكُورُ eş-Şekûr: Kendi rızâsı için yapılan sâlih amelleri, daha ziyâdesiyle karşılayan, az tâat karşılığında çok büyük dereceler veren, sayılı günlerde yapılan amel karşılığında âhiret âleminde sonsuz nimetler lûtfeden.
اَلْعَلِيُّ el-Aliyy: Her hususta, her şeyden yüce olan. Her şey kendisinin dûnunda, emrinde ve hükmü altında olan.
اَلْكَب۪يرُ el-Kebîr: Büyüklükte kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen, bütün büyüklükler kendisine mahsus olan.
اَلْحَف۪يظُ el-Hafîz: Yapılan işleri bütün tafsilâtıyla tutan, her şeyi belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklayan, koruyup gözeten.
اَلْمُق۪يتُ el-Mukît: Her yaratılmışın azığını ve gıdasını tayin eden, azıkları beden ve kalblere gönderen.
اَلْحَس۪يبُ el-Hasîb: Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatıyla hesabını iyi bilen, her şeye ve herkese her ihtiyacı için kâfi gelen, onları hesaba çeken.
اَلْجَل۪يلُ el-Celîl: Celâdet, azamet ve heybet sâhibi, celâl sıfatları ile muttasıf.
اَلْكَر۪يمُ el-Kerîm: Keremi, lütuf ve ihsânı bol, her türlü fazilete sahip olan.
اَلرَّق۪يبُ er-Rakîb: Bütün varlıklar üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan.
اَلْمُج۪يبُ el-Mücîb: Kendine duâ edip yalvaranların isteklerini işitip cevab veren, onları cevapsız bırakmayan.
اَلْوَاسِعُ el-Vâsi’: Geniş ve müsaadekâr. Allah’ın ilmi, ihsânı, rahmeti, kudreti, af ve mağfireti geniştir ve her şeyi kaplamıştır.
اَلْحَك۪يمُ el-Hakîm: Bütün emirleri ve işleri hikmetli, yerli yerinde ve sağlam olan.
اَلْوَدُودُ el-Vedûd: İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızâsına erdiren. Sevilmeye ve dostluğa lâyık yegâne varlık.
اَلْمَج۪يدُ el-Mecîd: Zâtı şerefli, ef‘âli güzel olan, her türlü övgüye lâyık bulunan.
اَلْبَاعِثُ el-Bâis: Ölüleri diriltip kabirlerinden kaldıran; gönüllerde saklı olanları meydana çıkaran.
اَلشَّه۪يدُ eş-Şehîd: Her zaman ve her şeyi gözlemiş olarak bilen, her yerde hâzır ve nâzır olan.
اَلْحَقُّ el-Hakk: Fiilen var olan, mevcûdiyeti ve uluhiyeti gerçek olan, varlığı hiç değişmeden duran. Hakikaten vâr olan yalnız O’dur.
اَلْوَك۪يلُ el-Vekîl: Usûlüne uygun şekilde, kendisine tevdi edilen işleri en güzel şekilde neticelendiren, güvenilip dayanılan, tevekkül edilen.
اَلْقَوِيُّ el-Kaviyy: Çok kuvvetli, her şeye gücü yeten, kudretli.
اَلْمَت۪ينُ el-Metîn: Çok sağlam, kuvveti çok ve şiddetli olan.
اَلْوَلِيُّ el-Veliyy: İyi kullarına dost olan, yardım eden.
اَلْحَم۪يدُ el-Hamîd: Ancak kendisine hamd ü senâ olunan, bütün varlığın diliyle biricik övülen, medhedilen.
اَلْمُحْص۪ي el-Muhsî: Her şeyin sayısını ve miktarını tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen.
اَلْمُبْدِئُ el-Mübdi’: Mahlûkatı maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan.
اَلْمُع۪يدُ el-Mu’îd: Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan.
اَلْمُحْي۪ el-Muhyî: Hayat veren, can bağışlayan, sağlık veren.
اَلْمُم۪يتُ el-Mümît: Canlı bir mahlûkun ölümünü yaratan, öldüren.
اَلْحَيُّ el-Hayy: Dâimâ diri; her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten.
اَلْقَيُّومُel-Kayyûm: Gökleri, yeri, her şeyi ayakta tutan. Bir şeyin kıyâmı, yani, bir varlık sâhibi olarak durabilmesi neye bağlı ise, onu veren. Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı idare eden. Her şey Hak ile kâimdir.
اَلْوَاجِدُ el-Vâcid: Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, müstağnî; istediğini, istediği vakit bulan. Kendisi için lüzumlu olan şeylerin hiç birinden mahrum olmayan.
اَلْمَاجِدُ el-Mâcid: Kadr ü şânı büyük, kerem ve semâhati bol.
اَلْوَاحِدُ el-Vâhid: Tek. Zâtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde asla şerîki/ortağı, nazîri/benzeri ve dengi bulunmayan.
اَلصَّمَدُ es-Samed: Hâcetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci’, ihtiyaç ve dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine sunulan, kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan.
اَلْقَادِرُ el-Kâdir: İstediğini, istediği gibi yapmaya gücü yeten.
اَلْمُقْتَدِرُ el-Muktedir: Kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden.
اَلْمُقَدِّمُ el-Mukaddim: İstediğini ileri geçiren, öne alan.
اَلْمُؤَخِّرُ el-Muahhir: İstediğini geri koyan, arkaya bırakan.
اَلْاَوَّلُ el-Evvel: Her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan.
اَلْاٰخِرُ el-Âhir: Varlığının sonu olmayan.
اَلظَّاهِرُ ez-Zâhir: Âşikâr olan, kat’î delillerle bilinen.
اَلْبَاطِنُ el-Bâtın: Gizli olan; duyu organları ile idrâk edilemeyen, mâhiyeti bilinemeyen.
اَلْوٰالى el-Vâlî: Mahlûkatın işlerini yoluna koyan, bu muazzam kâinatı ve her an meydana gelen hâdisatı tek başına tedbîr ve idare eden, kâinâtın hâkimi.
اَلْمُتَعَال۪ى el-Müteâlî: Yaratılmışlar hakkında aklın mümkün gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan pek yüce ve pek münezzeh. İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın.
اَلْبَرُّ el-Berr: Kulları hakkında kolaylık isteyen; iyilik ve bahşişi çok olan, vaadini yerine getiren.
اَلتَّوَّابُ et-Tevvâb: Kullarını tevbeye sevkeden, tevbeleri çokça kabûl edip, günahları bağışlayan.
اَلْمُنْتَقِمُ el-Müntekım: Suçluları, adâleti ile müstehak oldukları cezaya çarptıran.
اَلْعَفُوُّ el-Afüvv: Affı çok. Hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden, kökünden kazıyan.
اَلرَّؤُۧفُ er-Raûf: Çok re’fet ve şefkat sâhibi.
مَالِكُالْمُلْكِ Mâlikü’l-Mülk: Bütün mülkün mâliki ve hâkimi. Allah Teâlâ mülkün hem sâhibi, hem hükümdârıdır, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.
ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm: Hem büyüklük ve azamet, hem de fazl u kerem sâhibi.
اَلْمُقْسِطُ el-Muksit: Bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan. Adâlet sâhibi. Mazlûma acıyıp zâlimin elinden kurtaran.
اَلْجَامِعُ el-Câmi’: İstediğini, istediği zaman, istediği yerde toplayan. Birbirine benzeyen, benzemeyen ve zıd olan şeyleri bir araya getirip tutan. Kıyâmet günü hesâba çekmek için mahlukatı toplayan.
اَلْغَنِيُّ el-Ğaniyy: Çok zengin ve her şeyden müstağnî.
اَلْمُغْن۪ي el-Muğnî: İstediğini zengin eden, tatmin eden.
اَلْمَانِعُ el-Mâni’: Dilemediği şeyin gerçekleşmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere mâni olan.
اَلضَّآرُّ ed-Dârr: Elem ve zarar verici şeyleri yaratan.
اَلنَّافِعُ en-Nâfi’: Hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan, fayda veren.
اَلنُّورُ en-Nûr: Âlemleri nurlandıran; istediği sîmalara, zihinlere ve gönüllere nûr bahşeden, nûr kaynağı.
اَلْهَاد۪ى el-Hâdî: Hidâyeti yaratan, yol gösteren, murada erdiren.
اَلْبَد۪يعُ el-Bedî‘: Örneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler îcad eden. Zâtında, sıfatında, fiillerinde, emsâli görülmemiş olan.
اَلْبَاق۪ي el-Bâkî: Varlığı devamlı olan, sonu olmayan.
اَلْوَارِثُ el-Vâris: Servetlerin geçici sâhipleri elleri boş olarak yokluğa döndükleri zaman servetlerin hakikî sâhibi olan.
اَلرَّش۪يدُ er-Reşîd: Bütün işleri ezelî takdîrine göre yürütüp, bir nizam ve hikmet üzere âkıbetine ulaştıran; her şeyi yerli yerine koyan, en doğru şekilde nizâm veren.
اَلصَّبُورُ es-Sabûr: Çok sabırlı. (Buhârî, Deavât, 68; Tirmizî, Deavât, 83; Hâkim, I, 62)
Allahın 99 ismi neye iyi gelir?
“Muhakkak ki Allah Teâlâ’nın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları bellerse cennete girer.”
Günlük hayatta hangi isim, kaç kere, ne için zikredilmeli ? | ||
İsm-i Celil | Tesbih adedi | Tesbih niyeti |
Allah | (66) | Her türlü istek, tüm duaların kabul olması. |
Er-Rahmân | (298) | Dünyada ve ahirette Allah’ın sevgisini kazanmak. |
Er-Rahîm | (258) | Maddî ve manevî rızka nail olmak. |
El-Melik | (90) | Maddî ve manevî güçlü olmak, insanlara sözlerini anlatıp dinletebilmek, emir sahibi olmak. |
El-Kuddûs | (170) | Maddî ve manevî her türlü temizlik, kalp temizliği, ruhî hastalıklardan iyileşmek. |
Es-Selâm | (131) | Korkulan her şeyden emin olmak ve esenliğe çıkmak. |
El-Mü’min | (137) | Güvende olma, güvenilir insan olmak, kötü hastalıklara düşmemek. |
El-Muheymin | (145) | İnsanlardan korunmak ve onların düşüncelerine akıl erdirebilmek. |
El-Aziz | (94) | Düşmanlara galip gelmek. |
El-Cebbâr | (206) | İstek ve arzuların olması, insanların ve cinlerin şerrinden emin olmak. |
El-Mütekebbir | (662) | İzzet, refah ve gerçek büyüklüğe erişmek, halk tarafından sevilmek. |
El-Hâlık | (731) | İşlerde üzüntü ve sıkıntıdan kurtulmak, başarılı olmak. |
El-Bâri | (214) | İşte başarılı olmak, maddî ve manevî sıkıntılardan kurtulmak. |
El-Musavvir | (336) | Maksat ve meramına ulaşmak ve ifade etmek, en zor işleri başarmak ve bir işte uzmanlaşmak. |
El-Gaffâr | (1.281) | Bağışlanmak ve günahlardan korunmak. |
El-Kahhâr | (306) | Zalimlerin ve din düşmanlarının kahrından kurtulmak. |
El-Vehhâb | (14) | Sıkıntısız ve maddî açıdan rahat bir hayat sürmek. |
Er-Rezzâk | (308) | Bol rızıklı bir ömür geçirmek. |
El-Fettâh | (489) | Maddî ve manevî hayır kapılarının açılması, ticarette başarıya ulaşmak. |
El-Alim | (150) | İlim zenginliği için. |
El-Kâbid | (903) | Zalimin zulmünden kurtulmak. |
El-Bâsit | (72) | Rızkının genişlemesi ve bereketin artması. |
El-Hafid | (1.481) | Kötüden, kötülerden ve belalardan korunmak. |
Er-Rafi’ | (351) | İnsanlar içinde ve işinde yükselmek, tevazu sahibi olmak. |
El-Muiz | (117) | Fakir ve zelillikten kurtulmak. |
El-Muzil | (770) | Düşmanları zelil etmek. |
Es-Semi’ | (180) | Duaların kabul olması. |
El-Basir | (302-112) | Acziyetin kalkması, basiretli olmak. |
El-Hakem | (68) | Haklı davasını kazanmak, insanlar arasında hak ile hüküm vermek. |
El-Adl | (104) | Adaletli olmak, haklı davayı kazanmak. |
El-Latîf | (129) | Dileklerin olması, kısmet ve rızkın artması. |
El-Habîr | (812) | Hafıza ve idrakin genişlemesi. |
El-Halîm | (88) | Ahlâk güzelliği ve yumuşak huylu olmak, hiddet ve sinirin gitmesi. |
El-Azîm | (1.020) | Sözünün tesirli olması ve sözü dinlenir olmak. |
El-Gafûr | (1.286) | Günahların affı ve kötü ahlâktan korunmak. |
Eş-Şekûr | (526) | Talihin açıklığı, kendine verilen nimetlerin şükrünü eda etmek, bol rızık için. |
El-Aliyy | (110) | Zilletten kurtulmak, ilim, derecelerin artması. |
El-Kebîr | (232) | Maddî ve manevî büyüklük, hürmet sahibi olmak. |
El-Hafîz | (998) | Nefsinin ve malının korunması. |
El-Mukît | (550) | Muhtaç olunan şeyi kazanmak ve rızık. |
El-Hasîb | (80) | Herkese karşı açık alınlı olmak. |
El-Celîl | (73-5.329) | Gerçek yüceliğe erişmek, zalim ve zorbayı zelil etmek. |
El-Kerîm | (270) | Bol rızık sahibi olmak, cömert olmak ve kolaylıklara nail olmak. |
Er-Rakîb | (312) | Her işte Allah’ın koruması altında olmak, bunu hissetmek, hafızasının kuvvetlenmesi. |
El-Mücîb | (55-3.025) | Duaların kabul olunması. |
El-Vâsi’ | (137) | Ömür uzunluğu, sıhhat ve rızık genişliği için. |
El-Hakîm | (78-6.084) | İlim ve hikmet sahibi olmak, uzağı görmek, hikmetli iş yapmak. |
El-Vedûd | (20-400) | İnsanların sevgisini kazanmak. |
El-Mecîd | (57-3.249) | İzzet ve şerefin artması. |
El-Bâis | (573) | Kuvvetli irade ve alacaklarını almak. |
Eş-Şehîd | (319) | Şehid olmak, heybetli olmak, halk arasında sevilmek. |
El-Hak | (108) | Sağlam bir imana ve doğru bir ibadet hayatına sahip olmak, başladığı işin sonunun gelmesi. |
El-Vekîl | (66) | Allah’tan her türlü yardım görmek. |
El-Kavî | (116) | Kansızlık ve vücudun güçlü olması, zor işleri kolaylıkla halletmek. |
El-Metîn | (500) | Maddî ve manevî dayanıklı, sağlam ve iradeli olmak, hastalıklardan kurtulmak. |
El-Veliyy | (46-2.116) | Her işte Allah’ın yardımını istemek. |
El-Hamîd | (62-3.844) | Kazancın genişlemesi, Allah’ı çokça hamd etmek için yardım istemek. |
El-Muhsî | (148) | Zekânın kuvvetli olması. |
El-Mübdi | (57) | Her işte muvaffak olmak, ummadığı yerden yardım gelmesi. |
El-Muîd | (124) | Elden kaçanı geri kazanmak, Allah’ın ahirette yeniden dirilme hakikatini ruhlarımıza duyurması. |
El-Muhyî | (68) | İşlerin başarılı olması, hastalıklardan kurtulmak. |
El-Mumît | (490) | Harama bakmamak, kötülüklerden vazgeçmek, devamlı ahireti hatırlamak. |
El-Hay | (18-324) | Sözün tesirli olması, sözü dinlenir olmak. |
El-Kayyûm | (156) | Bütün işlerde yardımı Allah’tan beklemek, isteklere nail olmak, rızkın devamlı olması. |
El-Vâcid | (14-196) | Aradığını ve kaybettiğini bulmak. |
El-Mâcid | (48) | Kazancın bolluğu ve şerefli bir hayat sahibi olmak. |
El-Vâhid/El-Ehad | (19-3.669) | Kalbin uyanıklığı, isteklerin olması. |
Es-Samed | (134) | Hiç kimseye muhtaç olmamak. |
El-Kâdir | (305) | İstediğini yapmaya güç yetirmek. |
El-Muktedir | (744) | Her işte başarılı olmak. |
El-Mukaddim | (184) | Daima yükselmek. |
El-Muahhir | (847) | Kötü ve belalı birinin veya bir işin kendinden uzaklaşması. |
El-Evvel | (37) | Her hayır işinde birinci olmak. |
El-Âhir | (801) | Ömrün uzun olması. |
Ez Zâhir | (1.106) | Her meselenin zuhuru, açıklığı, gizli olmaması. |
El-Müteâlî | (551) | İstediği makama gelmek ve yüceliğe ermek. |
El-Bâtın | (62) | Nefsi mutmain ve kalbi geniş olmak, iç rahatlığının artması. |
El-Vâlî | (47) | Sözünün tesirli olması, insanların kendini sevmesi. |
El-Berr | (202) | Her halukarda iyilik bulmak. |
Et-Tevvâb | (409) | Tövbelerin kabul olması. |
El-Müntekım | (630) | Zulüm ve fenalıklardan korunmak. |
El-Afuvv | (156) | Rızık bolluğu, kalp huzuru, affedilmek. |
Er-Raûf | (287) | Merhametinin artması, hiçbir varlıktan zarar görmemek. |
Mâlikü’l-Mülk | (212) | Mal ve kazanca zarar gelmemesi, maddî ve manevî derecelerin artması. |
Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm | (1.100) | İşlerin kolay ve âsân olması, insanların kendini sevmesi. |
El-Muksit | (209) | Eşlerin arasını düzeltmek ve adaletli olmak. |
El-Câmi | (114) | Küsleri barıştırmak ve hayırların birleşip toplanması. |
El-Ganî | (1.060) | Gerçek zenginlik, servet ve geniş rızık, insanlar tarafından sevilmek. |
El-Muğnî | (1.100) | Geçim genişliği, bol rızık ve zenginlik. |
El-Mâni’ | (161) | Kaza ve belalardan emin olmak. |
Ed-Dârr | (1.001) | Zararlı kişilerden emin olmak ve onları Allah’a havale etmek. |
En-Nâfi’ | (201) | Hastalıklardan korunmak, şifa bulmak, zararlardan uzak durmak. |
En-Nûr | (256) | Doğruyu ve yanlışı görüp kalp nuruna sahip olmak. |
El-Hâdî | (20-400) | Doğru yolu bulmak ve çocuklarının serkeş olmaması. |
El-Bedî’ | (86) | Allah’ın yardımına nail olmak, maddî ve manevî güzellik için. |
El-Bâkî | (113) | Ömrün uzunluğu ve sağlıklı olmak. |
El-Vâris | (707) | Uzun ömür, bol mal, şeref ve rızık sahibi olmak. |
Er-Reşîd | (514) | Güzel ahlâk sahibi olmak, kötü alışkanlıklardan korunmak. |
Es-Sabûr | (298) | Başladığı işi kolay bitirmek, sinirini yenmek ve sabırlı olmak. |